“Oldukça geri bir miras üzerinde inşa edilmiş olup, gelişmiş ekonomiler
havuzunda kalkınmaya çalışan, geç kapitalistleşen bir ekonominin, -rejim
ve çaba açılarından farklı bir yürüyüş rampasına oturtulmadıkça-
başarı sağlama şansı sınırlıdır. Zira geç kapitalistleşen ekonomiler
üzerinde emperyalistlerin kurduğu ilişkilerin bir ilerleme gibi
algılanan her aşamasında, ekonomiye katılanların bir miktarı süpürülüp
götürülür. Başka bir deyişle, geri bir sosyo-ekonomik süreçten gelen ve
kalkınmış ekonomiler havuzunda kapitalist yöntemle kalkınmaya çalışan,
geç kapitalistleşen bir ekonomiye, potansiyel büyüme ve kalkınma şansı,
ancak kendisine tanınan olanaklar çerçevesinde verilir; süreçte,
mutlak büyüme algılaması eşliğinde ilk anda fark edilemeyen,
uluslararası düzeyde göreli bir gerileme yaşanır. Çünkü içine doğulan
kapitalist-emperyalist sistem, ülke üzerindeki denetimini kaybetmemek
amacıyla, ülkenin gelişme hamlelerine ancak frenleyici destek sağlar.
Böylesi karmaşık işleyen bir süreçte ekonominin alt-yapısıyla
emperyalistler arasındaki zorunlu iletişimin ve bu baskıcı etkileşimin
toplumsal çıkarlara aykırı niteliği, maalesef halkın oylarıyla
iktidara gelmiş olan siyasi iktidarın politikasıyla perdelenir. Diğer
bir deyişle, Jessop-vari devlet (polity) halka hizmet kurumu olarak inşa edilmiş olsa da zamana uyarlanan politikalar (policy) halkın
uzun vadeli çıkarlarının aleyhine olabilir. Elinizdeki çalışmada,
böylesi acı bir hikâyenin saptayabildiğim safhalarını ortaya koyup,
tartışmaya açmaya çalıştım.”